Yenidoğan Çetesi ve Sağlıkta Dönüşüm Eleştirisi
Haber: Mehmet Rebii Özdemir
(SAMSUN)- SOL Parti Samsun İl Örgütü, ‘yenidoğan çetesi’ ile ilgili açıklama yaptı. İl Örgütü Temsilcisi Şafak Yeşiltepe, “Bu, bir bütün sağlığı piyasanın vahşi koşullarına terk eden, AKP’nin 2003 yılında uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ve özelleştirmelerin sonucudur” dedi.
SOL Parti Samsun İl Örgütü, ‘yenidoğan çetesi’ ile ilgili basın açıklaması yaptı. İl Örgütü Temsilcisi Şafak Yeşiltepe, şunları söyledi:
“AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı bir kez daha çöktü. Sağlıkta piyasalaşma bu kez de yenidoğan yoğun bakım servislerinde felakete yol açtı. Yenidoğan çetesi buzdağının görünen en vahşi yüzüdür. İddia ediyoruz ki bununla da sınırlı değildir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi iktisadi verilerle değil bebek ölüm hızıyla ölçülür. Sağlıkta en temel kriterlerden biri budur. Bu münferit bir olay olarak görülemez, bir grup kötü insanın bir araya gelip oluşturduğu bir organizasyon değildir. Bu bir bütün sağlığı piyasanın vahşi koşullarına terk eden, AKP’nin 2003 yılında uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ve özelleştirmelerin sonucudur. AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla; Sosyal Güvenlik Kurumu, Genel Sağlık Sigortası Finansman Modeli ile özel sağlık sektöründen hizmet satın almaya başlamıştır. Zorunlu olarak genel sağlık sigortalı olan tüm yurttaşlardan oluşan müşteri havuzunu da sermayenin kar hırsına sunmuştur.
“Vatandaşı yolunacak kaz gibi görüyorlar”
Bir yandan SGK eliyle özel sektöre kaynak aktarılırken; kontrolsüz ve ölçüsüz alınan ilave ücret ile de vatandaş yolunacak kaz olarak görülmüştür. Sağlıkta yıkım olarak gördüğümüz bu programın özeti; hastaneleri ticarethane, hastaları müşteri, çalışanları köle olarak görmesidir. Yoğun bakım ve acil sağlık hizmetleri sağlık sisteminin en hassas bölümüdür. Sağlık ticarete konu edilemeyeceği gibi yoğun bakım ve acil sağlık hizmetlerinin ise hiçbir şekilde kamu hizmeti niteliğini yitirmemesi gerekmektedir.
Bugün ülkede mevcut yoğun bakım yataklarının yarıya yakını özel sağlık sektörünün kontrolündedir ve SGK bu hizmeti özel sektörden satın almaktadır. 112 sistemi ile ihtiyaç duyan hastalar buralara yönlendirilmektedir. Özellikle yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı da özel hastanelerde kamu hastanelerinin yaklaşık iki katıdır. Sermayenin zor, masraflı ve nitelikli emek gerektiren yenidoğan yoğun bakım servisi kurma iştahı nereden kaynaklanmaktadır? Yanıtını maalesef bu vahşi olay tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Yoğun bakım hizmetleri, özel sektörde taşeron eliyle, ölçüsüz bir sağlık emek gücü sömürüsü ile verilmekte, verilen hizmet ise Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından yeterince denetlenmemektedir. Sistemin açıkları bulunarak kamu kaynağı sonuna kadar sömürülmekte, ayrıca çaresiz olan vatandaşın cebine de göz dikilmektedir. Sağlıkta ve hele yoğun bakım da taşeron olmaz. Sağlık ticarete konu edilemez, sermayenin kar hırsına terk edilemez.
“İktidar halka çeteleşmenin hesabını vermek zorundadır”
Facianın kamuoyuna yansımasıyla beraber, Sağlık bakanı kendi kabahatini gizlemek için gazetecilere yüklenmiştir. Halbuki yenidoğan çetesi, Sağlık Bakanı’nın İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğu dönem boyunca faaliyetini yürütmeye devam etmiştir. Kamuyu yağmalamak için bebeklerin ölümüne sebep olan bu sağlık çetesini denetleme görevi kendisinde iken görevini yapmamış, halen daha aynı koltukta görevine devam etmektedir. Mevcut sağlık bakanı ile beraber hastane sahibi yargı önünde hesap vermesi gerekmektedir. Gerçek faillerin, 2003’de Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlığı piyasalaştıran ve sermayenin kar hırsına terk eden AKP iktidarı olduğunu biliyoruz. İktidar halka bu çeteleşmenin ve ölümlerin hesabını vermekle yükümlüdür. Bir iddianame ile kamuoyuna yansıyan yenidoğan yoğun bakım faciasının tüm failleri bir an önce yargılanmalı ve hak ettikleri cezaları almalıdır. Ruhsatı iptal edilen şimdilik 10 hastanenin çete faaliyetlerine karışmamış sağlık emekçilerinin mağdur edilmeksizin hakları teslim edilmeli ve istihdamları sağlanmalıdır. Çözüm açık ve nettir. SGK’nın bu hastanelerden öncelikle yoğun bakım olmak üzere hizmet alımına son verilmeli, yoğun bakım servisleri başta olmak üzere tüm özel hastaneler acilen kamulaştırılmalı ve en yakın Sağlık Bakanlığı hastanesine sağlık emekçilerinin haklarıyla birlikte bağlanmalıdır. Sağlık sistemini piyasanın vahşi koşullarına terk eden bu düzen değişmeli, herkes için doğuştan kazanılmış bir hak olan sağlık hizmeti eşit, ücretsiz, kolay ulaşılabilir ve nitelikli biçimde sağlanmalıdır. Kamu kaynaklarının özel hastanelere aktarılmasına son verilmeli. Kamusal sağlık hizmeti veren kurumlar güçlendirilmelidir.”